19 Aralık 2021 Pazar

Metropolus Romanus - 3

Tepecikli miii
Kuruçaylı mııı
Kasımpaşalı mııı
Menemenli miii
(Ses azalarak devam eder)

Kemancı Şakir: Epiniz düğünümüze oşgeldiniz romanlar! Fikret Bey'ler de gelmişler, oşgeldiz. Maamure yengem de gelmiş. (Bir çocuk paçasına yapışır) Abe kimin piçi bu, alın şu fırlatmayı!

(Klavye arkada anlamsız ritimler veriyordur)

Orkestramızı takdim edeyim. Klarnette Bülent! Darbukada Ferat! Bendeniz kemanda ve solist olaraktan. Klavyede Dicey Bela! Oryantalda Sultan, Aşkın ve Gülcan! Veeee (klavye: dı-dı-dı-dışşş!!) Veeee süprüzümüz assolist olaraktan Çilingir Veysi! Evlerinin kapılarını kitlediğinizden emin olun! (Kaakağalar)

Cümbüşün kurulduğu sokağın önü en süslü evinin kapısından dışarıya bir sürü mor tüyler çıkmaya başlıyor. Tüyler, tüyler, mor tüyler ve tüylerce... (Dış ses: çek tulumbayııı, çek çek çek..) tüylerin peşinden bütün asaletini üzerine takınmış alde düğün saibi kaynana Gülay çıkıyor. Ve arkasından uzuunca bir kuyruk onu takip ediyor.

Kemancı Şakir bu manzara karşısında dayanamayıp bir feryat koparır.

Kemancı Şakir: Abe bi recaliiim vaaar!

Erkes: eeer kimeee?

Şakir: Güğümlerim dolu altın

Herkes: Eeee?

Şakir: Şu endama asalete bakın

Romanların Kraliçesi Gülayı

Abe kıskananlar çatlasıııınnn!!

Klavye: Aaayydeeeee

Cııırrrrr cıngırdak da daa cıngır daaak!

Lejyonerler arenaya çıkıyorlar. Ave Sezar! Kimisinde taşlı, kimisinde dar yırtık pantolon var. Bir romalı şair bu yiğit savaşçıların er meydanına çıkışını görünce aşka geliyor:


Gömlekler dar kesim, saçlar ful jöle

Kim der bu yiğitlere bunlar bir köle

İşte meydanda şoparlar darbukalara vurun

Aydi anımlar ortaya, bel kıvırıp saç savurun!

Tekno roman çalıyor Dicey Bela çok fena

Abe alt etmiş bu gacının yanında dansöz Asena!

Birden el vuruyor dizlerine bir roman

Sonra afifçe eğiliyor, yan bakıyor, çok yaman!

Başlıyor roman twerk abe bi fenaalık geldi

Donun yansın roman kızı, o figür de neydi!


Çılgınlar gibi roman avası oynanıyordu. Romalıların savaş dansı... Kolkola girip aynı adım oynayan delikanlılar.. birbirine aşk figürleri yapan kanka kızlar. Emen arkada bir masanın etrafına oturmuş sabaatan beri içen orta yaşlı erkekler. Gelinin babası masadan kalkıyor. Şöyle oynayanlara doğru sallana sallana yaklaşıp cebinden çıkardığı bir tomar 1 doları saçmaya başlıyor. Maallenin fırlatmaları emen paralara üşüşüyor. Birden müzük susuyor, çalgıcılar çocuklarla amansız bir savaşa başlıyor. Bir tokat ona. Birini ensesisinden tutup sıpıtıp atıyor. Çocuklar koparabildikleriyle birlikte küfürler savura savura bakkala koşuyor. Bu arkaik evlilik törenini dışarıdan izleyen birisi epsini delirmiş sanabilir, ama onlar Metropolus Romanus'lar...

Sokağın başına bir araba geliyor. Yakınları bu arabayı çığlıklarla karşılıyor. Sanırsın baş-şaman teşrif edecek. Öhöm, neyse. Arabadan önce beyaz tüyler inmeye başlıyor. Yakınları aman kirlenmesin diye etekleri toparlıyor, o da ne! Bir çift çıplak ayak. Emen beyaz topuklu bir ayakkabı geliyor. Gelinin ayakları altına seriliyor. Büyük bir temaşa ile prenses gelin arabadan iniyor. Öbür taraftan da damat iniyor ama onu pek gören olmaz. Gelin düğün yerine doğru arz-ı endam eylerken Klavye en güzel parçalarını çalmaya başlıyor.

Kemancı Şükrü: Abe bir recaaliim vaaar!

Erkes: Eee kimeee?

Şükrü: Sabun koydum leğenee!

Erkes: Eeee?

Şükrü: Sürmeler çektim gözümee

Aman bu kızın şu güzelliğine

Tütütütü(klaveya eş zamanlı dı-dı-dı-dışş!) Maşallah beee!!

Klavye: Aaaydeeee!

DöNenCe_TeKno_RemiX_Roman_Havası.mp3 çalmaya başlar. Herkes bir kat daaa çıldırır. Gelinin babası bir tomarlık 1 dolar daha saçar. Kaynana gelinine yaklaşır, bir bilezik takar. İşte bu saane, romanların şovlarını yaptıkları andır. Erkes kendi üstünlüğünü ispatlamaya çalışırcasına saçar da saçar.

Dönence bitince bu sefer Versinler çalmaya başlar ve prenses gelin ile dik saçlı(romalı generallerin uzun başlık tüylerinden kalma) damat ortaya geçerler. Maallenin kocakarıları dualarla ağlaya ağlaya izler. Gelinle damat ufak figürler ile asaletlerini bozmadan az biraz oynayıp masalarına geçerler. Bir kaç saat sonra damadın kravatı başında, gelinin ayakkabaları elinde savruluyor olacaktır.

Bütün bu ilkel ayin misali evlilik töreninin vazgeçilmez bir anına geldik, bekarlar köşesi veya masası. Er gün kendi köşelerinde içen bu bekarlar, bugün de içiyorlardır. Mütemadiyen kirli sakallı olmalarına karşın düğüne özel sinek kaydı olmalarından mütevellit yüzlerinin sakal bölgesinde bir yeşillik söz konusudur. İçerler, içerler, içerler, bir an gelir, masada bir tartışma başlar. Muutemelen Sezar'ın mı yoksa Brütüs'ün mü dağa aklı olduğu konusunda çıkan bu tartışma, bir zaman sonra tombul Efes'lerin kafalarda patlamasıyla bir kavgaya dönüşür. Bütün akşam savaş dansı yapan genç Romalılar da bu kavga katılır ve düğün yeri savaş uerine döner. Neredeyse istisnasız er düğünde olan bu kavga, tatsız bi olay gibi görünse de, törenin bir parçasıdır. Yıllar sonra geçmiş düğünler anılırken ep bu kavgalar konuşulur.

İşte ortalığın sakinleştiği andayız. Erkesçikler kendi evlerinde. Sokak çöp içinde. Sokağın başında biri görünüyor. Elinde bir şarap şişesi. Cılız zayıf bir yetişkin. Saçlar papaz gibi, yüzü kirli sakallı. Kaaverengi kumaş pantolon üstünde, beyaz atleti ve içindeki göğüs kemikleri belli vücudiyle ağır ağır geliyor. Duruyor, bir yudum alıyor şişesinden. Etrafına bakınıyor:

-Yine n'oluyo beyaa...


DEVAM ETMEYECEK.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder