23 Ocak 2021 Cumartesi

Yaklaşmak

 Ardında bir kez daha memleketini bırakıyor olmak, memleketinle beraber yaşamak hissiyat-ı harikasını ve insan olmanın bütün vasıflarını da bırakmak, herkesten ve her şeyden uzaklara gitmeye dair söylenen kelâm-ı romantiklerin esasında başlangıçta müthiş bir tragedyayken tekrarlana tekrarlana nasıl olup da dramaya dönüştüğünü görmek, görmekten de öte bunu yaşayarak ve bir yüreğin nasır tutması hakkındaki deyimlerin pek de yersiz olmadığını artık geride bir şeyler bırakıyor olmaktan pek de müteessir olmayarak malesef anlamak, anlamak, anlamak...

Fakat insana giderken geri dönmek, dönerken tekrar gitmemek istetecek bir sebep olması lazım. İnsan hüzünlendiği, kederlendiği, müteessir olduğu kadar insansa, insanca vedalaşabilecek ve tekrar kavuşmak isteyecek bir şey olması lazım. Böyle manadan yoksun olmak, içi kurumuş dışı kabuktan bir ağacın düşen yapraklarını umursamaması gibi yaşamak, insanın bütün insanî vasıflarına karşı işlediği bir suçtur! Vicdanını ve merhametini henüz yitirmemiş bir insan, yaşlı bir ağacın sonbaharda yaprak döküşünü ve bütün bunlar yaşanırken kılını bile kıpırdatmayışını görür ve bunun üzerine biraz düşünür de nasıl aklını yitirmeden durabilir!

İçimde bir arayış var.. Bazı ruhlar hüzünle perçinlenmiş gibidir. Her şeyde, her yerde, daimi bir sebepten ötürü hüzünlenebilirler. Onlara göre bu hal, gaye-yi mutlaktır. Mademki alem-i gurbetteyiz, o vakit daimî hüzün, gaye-yi mutlaktır. Vuslatı andıran ve hatırlatan herkes ve her şey mecnûnun sıdk-ı samimîsi, refîk-i lâlezârıdır. Ey bir elinde lâle, bir elinde gül tutan! Sar beni!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder